Lemur
  • ARŞİV
Resim
Resim


Kendimi öldürme kararını vermek çok zamanımı almadı. Bir şişe kırmızı şarap, okunmaktan ciltleri parçalanmaya yüz tutmuş birkaç Hermann Hesse kitabı ve melankolinin çemberinden geçmiş gruplardan oluşan bir müzik listesi işimi gördü. 

Doğrusu intihar anlık eylemlerin değil, yıllanmış durumların sonucudur. Peki “Seni bu eylemi gerçekleştirme sürecine sürükleyen sebep nedir?” diye sormak ister misiniz? 

Eğer bu metin, klişe bir filmin senaryosu ya da ergen edebiyatına mensup bir öykü olsaydı size “Hayat” yanıtını verirdim. Evet, hayat beni bu hâle getirdi. İntiharı ne kadar da meşrulaştırıyor değil mi? Zira bu tek kelimelik aciz yanıtı gören her insan, o an kendi hayatlarında yaşadıkları en kötü olayı, içine düştükleri en çaresiz durumları düşünerek karşı tarafa empati duyuyor ve bu eylemi kendi duygu dünyalarında onaylıyorlar.

Oysa kendini öldürme kararı vermiş bir insanın, bu eyleminin kabul görmesi ya da anlayışla karşılanması gibi bir niyeti yoktur. 

İntihar, kendi kıyametini sezen insanın sûra üflemesidir; böylece son nefesini vermiş olur.

***
Mezarlıkların önünden her geçişimde, oradaki ölülerin günahlarını bağışlaması için tanrıya dua ederim. Biliyorum ki ben öldüğümde de aynısını benim için yapan insanlar olacak; sessiz ama içten bir şekilde dua edecekler. Oysa onlar, yaşamım boyunca kendilerine zarar verdiğim insanlardan biri olsalar yine de benim için dua ederler miydi? 

Belki de insan karşısındakini tanıdıkça koşulsuz iyi niyeti de yok oluyordur. Tıpkı bir ilişkinin ilk günlerinde gözleri ışıldayarak birbirine bakan sevgililerin, bir süre sonra hüzünle ıslanan bakışlarını birbirinden kaçırıp uzaklara dalıp gitmesi gibi.

***

Seni seviyorum.
Senden nefret ediyorum.

Bu iki cümlenin arasındaki anlam farkını somutlaştırmak için bu ülkedeki bütün ölülerin mezarlıklarından kalkıp yan yana gelmesi gerekiyor. Belki bu bile yeterli olmayabilir.

***
Hiçbir anne, çocuğunu katil, cani, sapık veya diktatör olsun diye doğurmuyor. Eğer bir anneye çocuğu doğmak üzereyken bu konuda bilgi verilseydi “O zaman bebeğimi öldürün” diyebilir miydi? Peki aynı anneye “Çocuğunuz ‘x’ yaşına geldiğinde intihar edecek” desek nasıl bir yanıt alırdık?

Her insan kendi hareketlerinden ve hayatından sorumlu, dediğinizi duyar gibiyim. Haklısınız da. İşte tam da bu yüzden bir insanın yaşamına son vermesinin sebebi “hayat” olmamalı. Öte yandan, bir insanın yaşamında etkin rol oynayan bu kadar insan varken, bireysel eylemleri intiharın salt sebebi olarak kabul edebilir miyiz?

***
Yaşamımda pek çok insan tanıdım ve her biri beynimin yumuşak dokusunda kendisine yer buldu. Üzdüğüm insanların pişmanlığını kalbimde, beni üzen insanların acısını gözlerimde ve âşık olduğum kadının varlığını ruhumda taşıyorum.

Genç Werther, melankoli örümceğinin gri ve yapışkan ağlarında çırpındığı günlerde şöyle demişti: “Karmaşık ve aykırı güçlerin labirentinden bir çıkış yolu bulamıyorsa, insan ölmeli!” 

Neden ölmüyoruz ki o zaman? 

Ölmüyoruz, çünkü ilkel mirasımız olan “güçlü birey” niteliğimize toz kondurmamak için çabalıyoruz.

***
İntihar olgusunun tanrıyla ve inanç sistemleriyle hiçbir ilgisi yok. Ölmek istemediği hâlde sona yaklaşan her insanın kalbindeki en büyük arzu biraz daha nefes alabilme isteğinden ibaret. Ölmek isteyen insanın ise bu konuda ufak bir çabası bile yok zaten. Çünkü o, titrek yaşam mumunun son ışıltısını çoğunlukla romantizmin melankolik aurasını açığa çıkarmak için kullanır.

***
Dünyada ötenazi ile ölme hakkının yasal olduğu tek ülkenin İsviçre olduğunu öğrenince ilk yaptığım şey, tek yön gidiş bileti almak için bilgisayarın başına geçmek olmuştu. Ancak ilk zamanlar bana iyi bir fikir gibi gelse de kısa sürede bundan vazgeçtim. Kendi yaşamıma son verirken, kapitalizmi pekiştirmeye hiç niyetim yoktu. 

Üstelik yalnızlık, intiharın gerekliliklerinden biri değil midir? Kimse, ölmeden birkaç dakika önce diyalog kurduğu son kişinin İsveç aksanıyla İngilizce konuşan bir klinik görevlisi olmasını istemez! 

***
Zaman insanın iç sesini zayıflatıp, onu zayıf bir ruha dönüştürüyor. Bu durumdaki bir insan ne kendisine söz geçirebilir ne de etrafındaki zalim zihinlere karşı koyacak bir ipucu yakalayabilir…

Kedilerin bile insanlardan daha güçlü olduğu bir dünya burası. Zavallı sokak kedisi, bir arabanın tekerinde kuyruğu eziliyor da bu denli zayıf düşmüyor. Bir acımasız pisliğin tekmesiyle kemikleri kırılıyor ama yine de pes etmiyor.

Peki, kedi gibi mi olmak lazımdır bu hayatta?

Ruhu ve bedeni zayıflatan her zalimliğe rağmen, yaşamaya çalışmak?

***
Şu an bir uçurumun kenarında ölümü bekliyorum. Hava serin ve gökyüzündeki yıldızlar daha önce hiç olmadığı kadar parlak…

Şu an çatı katındaki demire bağladığım ipi boynuma geçiriyorum. Öğle sıcağı, çatının içini havasız hâle getirmiş…

Şu an psikiyatrime yalan söyleyerek biriktirdiğim ilaçların hepsini ölü balığımdan kalma fanusta biriktiriyorum. İyi ki evi temizledim. İyi ki faturalarımı ödedim.

Şu an av meraklısı arkadaşımdan satın aldığım tabancanın şarjörünü dolduruyorum. Güneş neredeyse doğmak üzere ve bugünü yaşayacak insanları bulutsuz bir gün bekliyor…

***
Öleceğim ana dek buraya yazmaya devam ediyorum. Yazdıkça duvar örüyorum; etrafındaki zalimlere, pisliklere ve karakter yoksunlarına karşı… Eğer yazmazsam, duvarın bir açıklığını bulup, aç zombiler gibi üzerime geliyorlar. Yırtıcı kuşlar gibi ruhumu yırtıyorlar, Karabasan gibi kalbimi eziyorlar. Bu yüzden yazmaya devam etmeliyim.

Yine de yazarak inşa edeceğim bu duvar, dışarıdaki zalimlikleri engellemek için hiçbir zaman yeteri uzunlukta olmayacak…

***
Ne durumda olduğumu mu merak ediyorsunuz? Bu cümleleri yazdığıma göre hâlâ hayatta olmalıyım, değil mi?

Kendimi öldürme kararımdan vazgeçirmek çok zamanımı almadı. Bir şişe kırmızı şarap, okunmaktan ciltleri parçalanmaya yüz tutmuş birkaç Hermann Hesse kitabı ve melankolinin çemberinden geçmiş gruplardan oluşan bir müzik listesi işimi gördü. 

***
Bana deli mi diyorsunuz? 

Belki öyleyim. Belki de yalnızca kendi zihnimin katiliyim. Ancak her defasında elini bana uzatan ve beni ruh hapishanesinden kurtaran insana çok şey borçluyum.

Bazen pipo yalnızca bir pipo değildir.
Bazen yaşam yalnızca bir yaşam değildir.
Bazen ölüm yalnızca bir ölüm değildir.
Değişmeyen tek şey zamanın önemidir.
Bu yüzden, beklemeye devam edin…​
​

Destekleyen: Özelleştirilebilir şablonları kullanarak size özel web sitenizi oluşturun.
  • ARŞİV